CORONA VİRÜSÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Günlerdir son teknoloji ürünü bilim kurgu filmlerinden birini izler gibiyiz.
En baştan söyleyelim: Paniğe gerek yok.
Bir süredir televizyon ve sosyal medya paylaşımlarını işgal eden Corona virüsü ve etkileri ile ilgili yayınlara, virüsün yayılması ve kayıplar konusunda verilen rakamlara ve alınan önlemlerin gerçekliğine rağmen paniğe gerek yok.
Geçmiş yıllarda, kuş gribi, domuz gribi gibi paranoyaları yaşattılar. Merak edenler, geçmişte çok daha fazla insan kaybına neden olan hastalık ya da virüslerle ilgili bilgilere ve istatistiklere internet arama motorlarından kolayca ulaşabilirler.
Söylediklerimiz; hiçbir kaygıya kapılmadan, yaşantımızdaki olumsuz sağlık ve hijyen kurallarını sürdürmeye devam anlamı taşımıyor. Toplumsal ve bireysel sağlık ve hijyen kurallarına bağlılık yönünden bir hayli gerilerde olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Neye, kimlere göre gerilerdeyiz?
Tartışılabilir.
Ancak; ölçü hâlâ geçmiş çağları yaşayan ilkel, yarı ilkel toplumlar ve onların bireyleri değil, ekonomik ve kültürel yönden gelişmiş toplumlarda yaşayanlar, bilimin ve tıbbın yakın takipçisi bireyler olmalıdır. Bu da, kısaca ekonomik refahla, toplumsal bilinç ve kültürle ilgilidir. Bir çırpıda bu konuda ilerleyip mesafe kat etmek kolay değil.
Corona virüsü ile ilgili çok farklı değerlendirmeler olabilir.
Bütün dünya ülkelerini etkileyen bir salgın olarak görülebilir. Ne de olsa küresel bir dünyanın ilişki ve çelişkiler ağı içinde yaşıyoruz. Şu an neredeyse tüm dünya ülkelerinin gündemi, bu tam olarak anlaşılamayan, koruyucu, iyileştirici aşısı henüz bulunup kullanıma girmeyen virüsle mücadele.
Corona virüsü; küresel ilaç şirketlerinin, istihbarat örgütlerinin komplosu diyenler de var.
Acaba yaşananların arkasında dünyada kıyasıya yaşanan ekonomik bir savaş, bir egemen olma mücadelesi mi var?
Yaşanan virüs salgınını fırsat bilip toplumları, bireyleri arzu ettikleri dünya düzenine doğru sürüklemek isteyen egemen güçler olabilir mi?
Tarihte, geçmişte yaşananlara baktığımızda, bizi komplo teorilerine götüren izler, ipuçları tümden kaldırılıp bir kenara atılacak cinsten değil. Karartılmış, karanlıklarda bırakılmış bir yığın soru var.
Afganistan, Irak ve Orta Doğu işgallerinin, onların da öncesinde 11 Eylül komplolarının arkasında ne kadar ekonomik, politik nedenler aramak gerekiyorsa, Corona gündeminin gerisinde de ekonomik, psikolojik bir savaşın izleri aranabilir.
Yaşananlar ve gerçek olan ölümler de bu kuşkuları yok etmez.
Corona virüsünün, güç ve istihbarat savaşları sonucu laboratuarlarda üretilip pazarlandığına ilişkin komplo teorileri yayılıyor.
İstihbarat örgütlerinin komplolarını tam olarak, kolayca aydınlatma olanağı yok. Bir dönem yayınlanan Wikileaks belgeleri bile ABD ve CIA’nin dünyadaki komploları konusunda tam bir inandırıcılık sağlayamadı.
İstihbarat örgütlerinin komploları, tam olarak aydınlatılamasa da geride kuşkular ve yanıt bulmayan sorular kalır. Komplo teorilerinin kaynağı da daha çok bu kuşkular ve sorulardır.
Küresel dünya düzenini iyi tanıyanlar ( özellikle konuyla ilgili araştırma yapanlar) bu komplo teorilerine daha yakındır. Konunun uzağında olanlar ise, bugün bir yerlerden duyduklarını, okuduklarını yarın unutup giderler.
Gündemdeki Corona virüsü de kısa bir süre sonra ( ya bir ilaç piyasaya sürülüp” çare “ üretilince, ya da sıcakların başlamasıyla) gündemden kalkar, unutulur, yok olur gider.
Tıpkı öncekiler gibi.
Ne var ki; aklımızı, beynimizi ve de ruhsal yapımızı esir alan, bizleri şuursuzlaştıran, asıl “ virüsler “ kolayca yok olmaz.
Komplo teorileri bir yana…
Gerçekleri bazen kitaplardan, çoğu zaman da yaşamın kendisinden öğreniriz. Corona virüsü olayında, sağlık ve hijyen kuralları dışında da pek çok şey öğreniyoruz.
Hırs, ihtiras, yüksek ego, ilkel gurur, ilkel öfke, tüketim çılgınlığı, ruhsal kirlilik gibi hastalıklarımızla yüzleşmeyi ve de yaşama aslında pamuk ipliği ile bağlı olduğumuz gerçeğini öğreniyoruz.
Daha da öğreneceğiz.
Asıl kriz, Corona virüsünün yarattığı kâbustan çok alt üst olan ekonomilerde yaşanacak gibi görünüyor. Özellikle de bizim gibi “ ekonomik virüslere “ pek dayanıklı olmayan ekonomilerde.
Dünya ve ülkemiz, eğer sağlıklı, akılcı tedbirlere yönelmezse, tarihi bir ekonomik krize doğru sürüklenebilir.
Dünya, yeni bir düzene doğru yol alabilir.
Küçük dünyalarımızdan çıkıp uyanmanın vaktidir.
Küreselleşme kılığına bürünmüş emperyalizm çağı devam ediyor.
21 Mart 2020